26 Haziran 2007 Salı

Gündemimiz hakkında...

NEYİN gündemi? Tabi ki ülkemizin gündemi. Her geçen gün değişen. Aylık yayın olmanın güçlüğü de, günlük basında ki saygıdeğer büyüklerimiz gibi, her konuda zamanın da fikirlerimizi yazamıyor olmamız. Oysa, büyüklerimiz ne de güzel(!) anlatıyorlar fikirlerini. Ben çok özeniyorum onlara. Gündem hakkında hiç vakit kaybetmeden fikirlerini paylaşıyorlar bizlerle. Mesela, son dönemdeki en önemli meselemiz olan Gamze Özçelik, Hülya Avşar'ın boşanması, AB meseleleri, Galatasaray'ın Norveçli (İsmini şu an hatırlayamıyorum, Trömsö olabilir) bir takıma elenmesi... Ben bu önemli konuların(!) hiç biri hakkında fikirlerimi anlatamadım. Şimdi yazmaya kalkışsam, zaten kimsenin de ilgisini çekmez sanıyorum. Çünkü, zamanlama kötü. Geç kaldık. Gündem değişti.

CeBIT Bilişim izlenimlerimi bile sizlerle paylaşmanın yerinde ve zamanında olup olmayacağına karar vermekte zorlandım. Fakat, fuar izlenimlerimi kısaca sizlerle paylaşmaya karar verdim sonunda.

CeBIT Bilişim'05, kendini yenilemiş ve son yıllarda gördüğüm en düzenli fuar olmuş. Geçmiş senelerdeki gibi ilgili-ilgisiz insanların, müzik kirliliğinin, yer yer sahne gösterilerinin olduğu bir panayırdan çok, daha derli toplu ve düzenli bir organizasyon görüntüsüne bürünmüş. İş dünyası adı verilen salonların; herkesin gezebildiği salonlardan ayrılması, fuara bir kurumsallık havası vermişse de, bu salonlara girebilmek için zorunlu kayıt yapılması, ziyaretçilere fenalık geçirtirecek gibiydi. Biz elimizi kolumuzu sallayarak o kayıt yaptıran insanların yanından geçerken, yüzlerindeki o sıkıtılı ifadeyi görmek üzücüydü. Aslında bu kayıt meselesinin çok mantıklı bulduğumu söyleyemem. Çünkü, herkes kayıt yaptırıp içeri girebiliyordu. Madem herkes girebilecek, neden kayıt yapılıyor ki? İnsanlardan zoraki bilgi almanın, maksadı ne olursa olsun, yanlış olduğunu düşünüyorum. Birde Basın odasına değinmeden geçemeyeceğim. Fuar ne kadar düzenli ise, basın odası da o denli karışıktı. İlk girdiğimde, iki tane dünya güzeli çocuk top oynuyordu. Basın ile ilgili olup olmadığını bilmediğim ve tahminimce, hiçbir alakası olmayan insanlar vardı odada. Basın için yapılmış masalarda, tepeleme dolu kül tablaları, içilen içeceklerin boş bardakları kol geziyordu. Birde şu dikkatimi çekti: Interpro artık ne yayınlasa para ile satıyor. Fuar katılımcılarının bir listesini isterseniz, belli bir miktar ödemeniz gerekli. Bilişim 500 listesine ulaşmak isterseniz onu da satın almanız gerekiyor. Tabi ki emeğe saygı göstermek gerekli ama, bu tip bilgilerin paylaşımının, gelecek gelirden daha önemli olduğunu düşünüyorum. Tüm bunların yanısıra, açılışa katılan Başbakanımızı da kutlamak istiyorum. Orada olması, son derece olumlu ve güzeldi.

Bu tip etkinliklerde, devlet büyüklerimizi, iş dünyasının önde gelen simalarını görmek her zaman keyif veriyor. Bu konuda en unutamadığım anı ise, rahmetli Sakıp Sabancı'nın, COMPEX'te, kafasına bir beysbol şapkası takarak, arkasında korumalar ile bisiklete binmesidir. Tüm televizyonlarda, gazetelerde yer almıştı, sizde anımsıyorsunuzdur belki rahmetlinin fuarda yaptıklarını. Tabi bu tip katılımlar, bir açıdan fuarın tanıtımına da yardımcı oluyor. Daha çok insanın, fuardan haberdar olmasını sağlayan önemli bir katkı. Bu tür katkıların devamını, gerek devlet büyüklerinden, gerekse iş dünyasının önde gelenlerinden bekliyoruz. Onların orada geçirdikleri kısa süre, gazetelerde, televizyonlarda yer alarak, tanıtıma büyük katkı sağlıyor.

“Eğitim şart”

Kadir Has Üniversitesi'ndeyiz. Dergimizin de basın sponsorluğunu üstlendiği organizasyonda, TESİD (Türk Elektronik Sanayicileri Derneği)'in gelenekselleşen ‘Elektronikte Yenilikçilik Yaratıcılık Ödülleri' sahiplerini buluyor. Kahve arası veriliyor ve TÜTED (Tüm Telekomünikasyon İş Adamları Derneği) Başkanı Murat Dikici, reklam müdürümüz ve ben sohbet ediyoruz. Ülkemizdeki bilgisayar kullanımı, düzenlenen kampanyalar hakkında bir konuşma geçiyor ve reklam müdürümüz, kampanyaların biraz da eğitim üzerinde durması gerektiğini, öğretmenler için düzenlenen bir kampanyayı örnek vererek bize anlatıyor. Öğretmen alıyor bilgisayarı, kullanmayı bilmiyor... Bu gerçi her alanda yaşanıyor. (Bknz. Syf. 36 Saydam) Bunları dinlerken, aklımdan şunlar geçti: Biz bu tip eğitimlere önem vermemekle, kopya yazılımın, lisanssız yazılımın önünü açıyoruz. Çünkü, heves edip bilgisayar edinen ve sonra kullanamayan kitle, o bilgisayarda mesela yazı yazmak istiyor. Ne yapmalı? Bir Microsoft Office seti edinmeli. Peki nasıl? Gidip satın alacağını biliyor mu? Söylüyor yakınındaki bilgisayar uzmanı gence. Uzman da, gelip bir güzel yüklüyor bilgisayara kendisine anlatılanlara istinaden işi görecek programları. Ve genç bunu sadece bir kişi için yapmıyor. En azından iki üç kişinin daha bilgisayar kullanma danışmanlığını yapıyor çünkü. Dolayısıyla, elindeki bir programı, danışmanlık verdiği herkes ile paylaşıyor. Bu konu hakkında biraz düşünülmesi, üzerinde durulması gerektiği kesin. Komik buluyorum bu tümceyi ama, kullanmanın vaktidir; ‘Eğitim Şart'.

Telepati Dergisi / Tel-e-vizyon Köşesi / Ekim 2005

Hiç yorum yok: