26 Haziran 2007 Salı

Vergiler ve ölüm (Sürüm 2.0)

108.ci sayımızda yani, 8 ay önceki köşemde ‘Vergiler ve ölüm' ile ilgili bir yazı yazmıştım. Yani bu başlığı ikinci kez kullanıyorum. Sanıyorum, bundan sonra da çok kullanacağım. Ülkemizdeki vergi oranlarından, özellikle, tüm telekomünikasyon hizmetlerinden alınan vergilerden dolayı, duyduğum kaygıları, bu vergilerin, sektörümüze getirdiği ağır yükü ve bu vergilerdeki yüksek oranları gereksiz gördüğümü; velhasıl, bu konu hakkında sizler ile aynı olduğunu düşündüğüm fikirlerimi yazdığım yazıların, bundan böyle başlıkları belli ‘Vergiler ve ölüm'. Tabi, neden yazdığımı da bilmiyorum. Çünkü, değişen bir şey olmayacağını bilerek yazıyorum. Zaten kim ya da kimler yazarsa yazsın, birşey değişmiyor. Hatta tam tersi oluyor. Vergi yükünün adil olmaması, tüm yükün tüketicinin üzerinde olmasının en büyük problemlerimizden biri olduğu gerçeğini anlamayan kaldı mı?

Eski bir Nasrettin Hoca hikayesine benzetiyorum bunu. Hani bir zürafa hediye etmiş Kral, köylülere teşekkür etmek için. Fakat, bir süre geçtikten sonra herkes şikayetçi, zürafanın kendilerine getirdiği külfete katlanamaz. Hocaya, bu durumu sadece onun düzeltebileceğini, kendilerinin de hocanın arkasında bulunduğunu söyleyen cemaat, Kral'dan, zürafayı geri almasını istemek üzere düşmüş Hoca'nın ardından yola. Tam Kralın karşısına geçince, Hoca bir de bakmış, arkasında kimse kalmamış. Kralın karşısında tek başına. O da Kral'a, “Kralım, köylü çok memnun zürafadan, bir tane de eş istiyorlar yanına” demiş ve bir zürafa daha alarak dönmüş köye. (Hikaye, yöreye göre farklı da anlatılır. Kahramanlar değişebilir. Benim hatırlayabildiğim sürümü böyle)

Bizim yazdıklarımız da bu hikayeyi andırıyor. Yazıyoruz, söylüyoruz. Düşmesi, hatta kaldırılması gerektiğini belirtiyoruz ama yazılanlar ve söylenenler nasıl anlaşılıyorsa ya da nasıl anlatılıyorsa, vergiler tam tersine artarak bize geri dönüyor.

Son olarak artan ÖTV (Özel Tüketim Vergisi) ile cepler boşalmaya devam edecek. Hatta lüks tüketim sayılan ürünler bile, durumun vahim olduğunu işaret ediyor. Ülkemizde deodorant kullanmak lüks, GSM telefon kullanmak lüks, araba sahibi olmak lüks. Ülkenin üçte birinin, yarısının bazen de tamamının kullandığı bir çok ürün lüks.

Anlayamadığım; tüm bunlara rağmen, Oracle'ın platin sponsor olarak en büyük desteği verdiği, ‘2005 WCO (World Customs Organization – Dünya Gümrük Organizasyoru) BT Konferansı ve Sergisi'nin açılışında dinlediğim Dış Ticaret Bakanımız Kürşat Tüzmen, 2002 yılında 87 milyar Dolar olan ihracatımızın, 2004 senesinde 160 milyar Dolar'a çıktığını söylüyor. AB Komisyonu, yayınladığı ‘İlkbahar 2005 Ekonomik Tahminler Raporu'nda ekonomimizi övüyor, özel tüketim ve yatırım alanlarında da hızlı bir artış olduğu, üretim artışının ise %6'dan %9'a yükseldiği belirtiliyor. İnanır mısınız? Aynı raporda komisyonun 2005-2006 için tahminleride bir hayli ilgi çekici. Komisyon, 2005'te sabit fiyatlarla, GSMH (Gayri Safi Milli Hasıla) oranının %5, 2006'da ise %5.1 artacağını öngörmüş. Enflasyon oranının düşmeye devam edeceği(!), istihdamın ise artacağı raporda ayrıca belirtilmiş.

Anlayacağımız o ki, raporlara ve politikacılarımıza göre, her şey güllük gülistanlık. Peki, herşey iyiye gidiyor da, biz farklı bir ülkede mi yaşıyoruz? Benim yaşadığım ülkede, ekonomi hiç iyi bir durumda görünmüyor. Gelişme hızı ise çok yavaşmış gibi. Nasıl böyle bir ekonomi övülebilir anlayamıyorum? Tamam çok kötümser olmamak, ümitle bakmak gerek ama, abartılmasını da anlayamıyorum. Körü körüne iyimser olmanın doğru olmadığını düşünüyorum.

Belki de bunlar gerçeklerin farklı yorumları. Fizikçi Leo Szilard arkadaşı Hans Bethe'ye, bir ‘günlük' tutmak istediğini düşündüğünden bahsetmiş bir zamanlar: “Yazdıklarımı yayınlamak niyetinde değilim. Gerçekleri sadece Tanrı'nın bilgisine sunmak için kaydedeceğim.” “Sence tanrı gerçekleri bilmiyor mu?” diye sormuş Bethe. “Evet” demiş, Szilard. “Tanrı gerçekleri biliyor, ama gerçeklerin bu yorumunu bilmiyor.”

Biz de gerçeklerin bilmediğimiz yorumlarını öğreniyoruz...

Telepati Dergisi / Tel-e-vizyon Köşesi / Mayıs 2005

Hiç yorum yok: