Herhangi bir konuda, ülkemizin gerçeklerini görmek, ya da bunun görülmesi gerektiğini belirten ifadeler duymak, beni iki şekilde düşünmeye itiyor. Birincisi, neden böyle bir gerçeği önceden hesaplamıyoruz?
Göremiyor muyuz? İkincisi ise; eğer böyle bir gerçek söz konusuysa, bunu görebilmek için ille de belli bir yatırım yapılması mı gerekiyor? Yoksa yatırımlar, ülkemizde ‘gerçekler' mi yaratıyor?
Siz bir konuda, sizden kaynaklanmayan, ülkemizdeki işleyişten oluşan bir problemden söz ediyor iseniz, neden bununla ilgili alternatif projenizden de bahsetmiyorsunuz?
Yoksa ülkemizin bir gerçeği de, hiç hesaplamadan, iyice etüt etmeden herhangi bir plan oluşturmadan mı iş süreçlerimizi devam ettiriyoruz? Plandan çok, sonuç ve başlangıç önemli. Yani sonuçta ne olacağı, iş süreci devam ederken değişmiyor, en baştan hesaplandığı gibi olması bekleniyor. Ve bu hesaptaki yanılmalara karşı bir tedbir, alternatif de yok. ‘Öyle olmak zorunda (!)' Bunun sonuçları ise, tabi ki çoğu zaman belirsizlik ve zaman kaybı. Tek adam politikamız da bunun bir sonucu olabilir. Ülkemizde tek adam olmak çok önemli. Sorumluluk tek kişinin olmalı. Bu işten zarar görebilecek ya da, yarar görebilecek insanların söz hakları yok gibi, ya da söylediklerinin yaptırımı yok. Sanki burada Adolf Hitler'in, “Çoğunluk yalnızca aptalları değil, hain ve alçakları da temsil eder.” sözlerine destek olunuyor gibi. Adolf Hitler'in yazmış olduğu, kendi hayatını ve düşüncelerini anlattığı, Türkçe ismi ‘Kavgam' olan kitap, ülkemizde satış rekorları kırıyor. Okuyanların, kitapta değinilen düşünce yapısına, fikirlere ne denli katıldığını, mantıklı yahut mantıksız bulduğunu bilemiyorum tabi. Ancak, tek birinin karar vermesi, sorumluluğun tek kişide olması ile ilgili, kitapta yer alan fikirlerin bizlere yabancı gelmediğini düşünüyorum. Bizler zaten, sorumluluğun tek kişide olmasına aşinayız. Bize sadece bu açıdan doğru gelebilecek düşüncelere sahipmiş Adolf Hitler. Adolf Hitler, meclisin bir işe yaramadığını, beşyüzler topluluğunun, doğru kararlar veremeyeceğini de belirttiği kitabında, sanki bizlerin iş hayatında karşılaştığı sahneleri kaleme almış gibi geldi bana.
Son olarak, merhum Sakıp Sabancı'nın ölümünün üzerinden bir yıl geçmiş oldu. Ölümünün birinci yılında kendisini saygıyla andığımız Sakıp Ağa'ya, Allahtan rahmet, ailesine, yakınlarına ve bizlere de metanet diliyorum. Hiç olmazsa Rahmetli Sakıp Sabancı'nın kendi adını taşıyan Web sitesini vakit ayırıp incelemeniz, (www.sakipsabanci.gen.tr) bir kez daha kendisini sevgi ve saygı ile anmanız ve kendisi hakkında biraz daha bilgiye sahip olmamız gerektiğini düşünüyorum.
“Kızarım, biri bana sadece zengin derse; ben sosyal kişiliğimle ve gönül zenginliğimle mutluyum” Sakıp Sabancı
Dilerim herkes, bir gün aynı zenginliğin mutluluğunu yaşar.
Telepati Dergisi / Tel-e-vizyon Köşesi / Nisan 2005