9 Şubat 2007 Cuma

'Güç her zaman sizinle olsun'

HAYATIMIZDA 1977 yılında giren (tabi benim çok daha sonra) ve o tarihten beri birçok rekorlar kırarak, günümüze ulaşmış olan 'Star Wars' efsanesi, hala devam etmekte. Bugün heyecanla izlediğimiz ve öykünün nasıl başladığını merakla beklediğimiz filmde gördüğümüz teknoloji ise, gün geçtikçe bizlere daha yakın gözükmekte. Tabi ki, filmdeki karakterlerle gerçek hayatta karşılaşamayacak olmamız üzücü. Kim istemez ki, hayatında bir 'Obi Wan Kenobi' gibi galaksinin kaderinin belirlenmesine etki eden, inançlı ve efsanevi birisi olsun. Kim istemez ki, 'Yoda' gibi bilge bir 'Jedi' eğitmeni, ona yol göstersin. Her ne kadar filmdeki gibi karakterlere rastlayamayacak olsak da, filmde gördüğümüz teknoloji gerçek hayatımıza yansıyacak ve hatta yansıyor fikrimce. Son günlerde sıkça adını duyduğumuz, gazetelerde, televizyonlar da gördüğümüz robot Asimo'yu, filmdeki R2-D2 ya da C-3 PO'a benzetebiliriz örneğin.

Asimo'nun da tıpkı filmdeki gibi, ancak biraz daha ilkel bir 'droid' olduğunu düşünebiliriz. R2-D2 ve C-3 PO'yu anımsayamayanlar olabilir; R2-D2 genelde pilot kabininin arkasındaki bir oyuğa girerek, uçuş ve savaş kapasitesini arttımakla yükümlü 'droid' fakat, filmdeki en önemli görevlerinden biri de arkadaşlık. C-3 PO'yu başı dertte olduğunda kurtarmak hep R2-D2'nun görevi. Bunun yanısıra, bilgisayar sistemlerine girmek, şifreleri çözmek, galaksi içindeki haberleşmeleri sağlamak hep R2-D2'nun görevi. C-3 PO ise, bir protokol 'droid'i. Pimpirikli ve telaşlı halleriyle, sempatik tavırları olan bu 'droid', aynı zamanda telleri ve devreleri görünür bir halde dolaştığından biraz da utangaç. Filmi anımsarsanız, C-3 PO ile R2-D2'nun aynı zamanda dost iki 'droid' olduğunu ve zor durumlarda birbirlerine nasıl da yardım etmeye çalıştıklarını, hatırlayacaksınız. Temel olarak her ikisinin de görevi; insanlara hizmet etmek ve onlara yardımcı olmak, tıpkı Asimo gibi.

Aslında karşılaştırıldığına, Asimo, fiziki olarak R2-D2'dan çok daha gelişmiş. Fakat, R2-D2 ile Asimo'yu karşılaştırmanın haksızlık olduğunu düşünüyorum. Çünkü Asimo, 'insansı' bir robot. Yani filmdeki C-3 PO ile karşılaştırmamız gerek. Öncelikle Asimo'nun neler yapabildiğine bakalım. 1.20 boyunda ve 52 kilo olan Asimo, ışıkları ve kapıları açıp kapayabiliyor, hoşlandığı bir müzikte dans edebiliyor, duraksamadan yürüyebiliyor, tokalaşıyor, el sallıyor, eğiliyor, 50'yi aşkın soruyu anlıyor ve yanıtlıyor, 30'a yakın emri yerine getirebiliyor, yaklaşan insanları tanıyabiliyor, kendisine gösterilen yolu takip edebiliyor. C-3 PO'ise bir neredeyse sınırsız bir konuşma kapasitesine sahip, 6 milyonun üzerinde haberleşme türü ile karşısındakiyle iletişim kurabiliyor, bir de gerektiğinde kendi kendine kararlar verebilecek düzeyde gelişmiş. Hatta neredeyse, bu açıdan bir 'insan' diyebiliriz onun için. Ancak, 1946'lar da St. Louise'de (Missori, ABD) başlayan ilk mobil telefon servisinin, şu anda neredeyse 'Star-Wars' filmindeki teknolojiye yaklaşmış olduğunu düşünürsek, Asimo'nun da çok kısa bir süre sonra çok daha gelişeceğini tahmin etmekte zorlanmayız. Fakat, yine de günümüz teknolojileri çerçevesinde bir C-3 PO olmayacağı da kesin. Aslına bakarsanız, bu tip örnekler hayal gücümüz ile ilgili ipuçlarını bulabilmemize yardımcı olacak nitelikte. İnsanın hayal ettiklerini gerçeğe yansıtabilmesi ile ilgili. Bundan yıllar önce hayallerimizde olan 'droid' kavramının, artık özellikleri, gelişimi ile ilgilenmekteyiz. Taşıtlarla da ilgili bu tip örnekler verebiliriz. Hayalini kurduğumuz, filmlerde gördüğümüz gibi araçlar kullanmak da bizim hayallerimizden. Uzaya gitmek de bizim hayallerimizdendi. İnsan hayal ettiklerini, zaman içerisinde gerçek hayata geçirebiliyor.

Hatırlarsanız, gelecekle ilgili filmlerde klişe bir başlangıç vardır; 'yıl 2000' diyerek başlayan ve uçan arabalarla gezilen, herşeyin düzen ve intizam içinde olduğu bir yaşam biçimi. Bu tip filmelerde hayallerimi zorlayan en büyük gerçek ise; insanların böyle bir düzene uyabilecek olmaları. Kullanılan cihazlar ne kadar şaşırtıcıysa, insanların düzene bu derecede riayet etmesi de bir o kadar şaşırtıcı. Tekdüzelik içindeki insanların tasvirinde zorlanırım hep. Özümüzde olan, insana mahsus, düşünce ve duyguları birlikte kullanabilme özelliği, düzene karşı gelme özelliği ve farklı olma isteği ile pek bağdaşmıyor çünkü. Yüzyıllardır genlerimize işlenmiş ve kolay kolay değişmeyeceğini düşündüğüm bu özelliklerimizin, gelecekte ne kadar değişebileceğini, ümit ediyorum ki hep birlikte göreceğiz. Hayallerimizdeki araçları yaratıp, bir gün mutlaka kullanacağımızdan eminim de, düzen ve aslında düzenden çok, bizlerin böyle bir düzene sahip olma isteğinden biraz şüpheliyim. Ancak yine de, hayallerimiz geleceği gösteren en önemli ipuçları olma niteliğinde.

Bana, hiç olmayan bir şey 'Hayal eder misiniz? Prototipi, ya da en azından fikri bile olmayan bir şey. Mümkün değil. Hayal edebiliyorsanız, hiç değilse bir fikriniz vardır. Ya da, konuyla ilgili bir çalışma veya ilkel de olsa somut bir örnek. Olmayan bir şeyi hayal edebilmişseniz de, yeni keşfiniz ya da icadınız için tebrik ederim. Tüm ödüllere adaysınız.

Mutlu Yıllar.

Telepati Dergisi / Tel-e-vizyon Köşesi / Aralık 2004

Hiç yorum yok: