9 Şubat 2007 Cuma

‘Temiz toplum olmak için neler yapmalıyız?'

GEÇTİĞİMİZ günlerde annesi ilkokul öğretmeni olan bir arkadaşımın, ailesi ile birlikte oturduğu evin salonunda, bir kağıt yığını dikkatimi çekti. İlkokul son sınıf öğrencilerinin Türkçe sınavlarında yazdığı kompozisyonlar yer alıyordu bu sınav kağıtlarında. Kağıtları elime aldım ve okumaya başladım, Gerçekten büyük bir keyifle ve bir çırpıda okudum kompozisyonları. 10 ya da 11 yaşlarında çocukların ne kadar yaratıcı ve birbirinden farklı düşünceleri paylaştığını biliyorsunuz. Fakat, bunu bir belge ile kanıtlamak isterseniz, onların kompozisyonlarını okumalısınız.

Öncelikle kendim o yıllara dönüverdim. Kendi yazdığım kompozisyonlar çok net olmasa bile, aklımdan geçiverdi. Aynı konuda biz yetişkinlere bir kompozisyon yazma ‘görevi' verilse, aklımızın ucundan bile geçmeyeceğine emin olduğum fikirleri yazıvermiş o küçük eller. Öncelikle kompozisyon konusunun, ‘Temiz toplum olmak için neler yapmalıyız?' gibi zor bir konu başlığı vardı. Bu konuda bir kompozisyon hazırlasanız, ya da daha kolayı, sadece aklınızdan bu konuyla ilgili fikirler geçirseniz ve sonra da çocukların yazdığı, ellerimizi yıkamanın, dişlerimizi fırçalamanın, evlerimizin önünü temizlemenin, temiz toplum olmaya yeteceğini anlattığı satırları okuyunca, onların bu dürüstlüğüne imreniyorsunuz. Onların bu farklı düşünce yapıları, kimin söylediğini hatırlayamadığım şu sözü anımsatıyor; “Çocukken, her gün Tanrı'ya bir bisiklet vermesi için yalvarırdım. Fakat, Tanrı'nın çalışma yönteminin böyle olmadığını anlayıp, kendime yeni bir bisiklet çaldıktan sonra, Tanrıya her gün beni affetmesi için yalvardım.” Onlarda bir gün gelecek ve temiz toplum için değişik metotlar önerecekler. Bizlerle ilgili de farklı düşüncelere sahip olacaklar. Onların arzu ettiğimiz değerlere sahip olmasını istiyorsak, her aracı en iyi şekilde kullanıp, onları gerekli bilgiler ile doğru şekilde bilgilendirmemiz gerektiği açık.

Geçtiğimiz Nisan ayı yazmış olduğum yazımda, Mısır hükümetinin, IBM ile ortaklaşa yeni bir proje hayata geçirdiğini belirtmiş, ‘Ebedi Mısır (Eternal Egypt)' projesi kapsamında, Antik Mısır ile ilgili tüm bilgilerin İnternet ortamına aktarıldığının altını çizip, hazırlanan Web sitesinin mutlaka ziyaret edilmesi gerektiğini yazıyı okuyanlara önermiştim.

Bahsettiğim yazımın devam eden paragrafında da dünyanın en önemli ve eski coğrafi bölgesinde yaşadığımızı belirtmiş, arkeolojik olarak da bir sürü zenginliğe sahip olduğumuzu ve bu zenginliklerimizi elektronik ortama aktarmada neden yetersiz olduğumuza değinmiştim. Aslında bugün de bu tip bir yazı yazabilirim. Değişen bir şey yok. Yine herhangi bir arama motorunda benzer bir arama yaptığınızda bizim müzelerimiz ile ilgili pek bir şey bulamazsınız. Daha yeni açılan bir iki Web sayfasını saymazsanız sanal müze kavramı bizim için pek anlamlı değil. Eczacıbaşı'nın 5 sene önce kurulan sanal müzesini (www.sanalmuze.org) saymazsanız, geriye iki örnek kalıyor. Biri yine Eczacıbaşı'nın yeni açılan İstanbul Modern isimli müzesi (www.istanbulmodern.org) ve son olarak da yine yeni açılmış olan İstanbul Resim Heykel müzesi (www.resimheykelmuzesi.org). Ve aslında, bu sitelerde daha çok sanat ve sanat tarihi ile ilgili. Tarihi değerlerimiz ile ilgili bir müze ise neredeyse hiç yok. Turizm Bakanlığının Web sitesinde üç dört satır yazı ile yer alan müzelerimiz bu konuda İnternet'ten edinebileceğiniz bilginin sınırlılığını gösterebilecek düzeyde. Aslında, bu tip projeler ile ilgilenmemekle genç insanlarımıza kötülük ettiğimizi düşünüyorum. Onlar, yurtdışından sırf Türkiye'nin herhangi bir köşesinde yaşayan tarihi görmeye gelen turistler kadar şanslı olmayabilirler. Olanaklarını bizler artırmalıyız. Kendi ülkelerinde ki bu güzellikleri en azından görebilmeliler. İleride müzelerimize, tarihi eserlerimize daha doğrusu kültürümüze ve sahip olduğumuz değerlere sahip çıkmalarını, daha da önemlisi yüceltmelerini isteyeceksek onlardan, öncelikle onlara bu değerleri göstermeliyiz. Ve daha sonra da anlatmalıyız. Eczacıbaşı Sanal Müzesi'nde
(www.sanalmuze.org)
yer verilen bir ibare ile yazımı bitiriyorum: “Görmek kelimelerden önce gelir. Çocuk konuşamadan önce bakar ve tanır.”

Saygılarımla;

Telepati Dergisi / Tel-e-vizyon Köşesi / Ocak 2005 2004

Hiç yorum yok: