BAŞLIK sırasıyla ilerlemem gerekir ise, ülkemizde artık yeni bir GSM operatör var. Zaten var olan iki operatörümüzün birleşmesi ile oluşan ve şu sıralar reklamlarına sıkça rastladığımız Avea'dan söz ediyorum.
Avea markasının duyurulduğu toplantıda, Türk motifli danslar ve Azra Akın eşliğinde belirtilen hedef, ülkemizdeki GSM telefon kullanım oranının artacağı ve yükselen pazarda Avea'nın liderliğe oynayacağı idi. Avea'nın bu konudaki projeleri, yatırımları, alt yapısını bir yana bırakın, ülkemizdeki kullanıcı sayısının artması hedefi üzerine düşünün. Direkt aklınıza ülkemizdeki vergi oranları değişmedikçe, bu hedefin ulaşılabilirliğinin zor olduğu gelecektir. Beki de, benim aklıma ilk gelen bu oldu. GSM operatörlerimizin abonelerine sundukları hizmet karşılığında, düzenledikleri faturaların yaklaşık %66'sının vergilerden oluştuğu ciddi bir gerçek. AB standartlarına da uyulacaksa, Hükümetimizin derhal bu konuda bir düzenleme yapması gerekiyor. Yoksa beklenen kullanıcı artışı gerçekleşmeyeceği gibi, halihazırdaki aboneler bile kaybedilebilir. Şu anki durum; GSM telefonunuzu ne kadar çok kullanırsanız, tabiri caiz ise, o kadar cezalandırılıyorsunuz şeklinde.
Küreselleşmenin en önemli sebeplerinden birisi bilgi ve haberleşme teknolojilerindeki hızlı gelişmeler. 1930 yılında 245 Dolar olan New York ile Londra arasındaki üç dakikalık bir telefon görüşmesinin maliyeti, 1990'da 3.30 Dolar'a düşerken günümüzde ise 3-4 Cent civarlarındadır. Herkesin kolayca ve daha önemlisi sıkça bu hizmetlerden faydalanabilmesi, küreselleşmeyi önemli bir şekilde hızlandırmıştır. Haberleşme, ulaşım gibi hizmetler ucuzladıkça kullanım oranları da buna paralel olarak artmıştır.
Teknoloji insanlara bir takım kolaylıkları sunarken, herkesin de rahatça kullanabilmesini sağlamalı. Hele ki haberleşmek gibi temel bir ihtiyaç söz konusu ise. GSM telefonlarımızın, ‘lüks'lükten çıkartılması ve hızla kullanım artışının gerçekleşebilmesi için, öncelikle uygulanan vergilendirmenin bir an önce makul seviyelere çekilmesi gereklidir. Bu yapılmadıkça, beklenen pazar büyüklüğünün gerçekleşmesi ancak uzunca bir zaman sonra gerçekleşebilecektir.
Son günlerde sık sık duyduğumuz bir diğer kelime ise ADSL. ADSL (Asymmetric Digital Subscriber Line - Asimetrik Sayısal Abone Hattı), bakır teller üzerinden yüksek veri iletişimi sağlayan ve dünyanın pek çok ülkesinde yaygın olarak kullanılan ADSL aslında çok da yeni bir teknoloji değil. Ülkemizde uzun sayılabilecek bir zamandır da kullanılıyor. Ancak, bireysel kullanıcılar arasında son dönemde daha çok yaygınlaşmakta. Her şeyden önce, ülkemizde bu teknolojiyi kullanmak isteyenlerin Türk Telekom'un (http://www.tt.gov.tr) İnternet üzerindeki sayfalarını ziyaret edip, özellikle hizmet almak istediği bölgede bu hizmetin verilip verilmediğini öğrenmesi gerekiyor. Bundan sonra yapılması gereken işlemler de yine bu sayfalardan öğrenilebiliyor. Tüm prosedürleri tamamladıktan sonraki adım ise, ADSL hattınız ile kullanacağınız cihazları seçmek. Bu da bir seçim yapılması anlamına geliyor ki, bireysel kullanıcıların en büyük problemlerinden birinin cihaz seçimi olduğunu düşünüyorum. Seçim yapma konusunda nedense biraz ön yargılı davranıyoruz. Yahut bilgi edinmeden, kulaktan dolma edindiğimiz bilgiler ile bu seçimleri yapıyoruz. Fakat, tüketicilerin bilgilendirilmediği, geç bilgilendirildiği, bu bilgilendirmeninse seçim yaparken değil de, seçim yapıldıktan sonra gerçekleştiği ülkemizde, bu tip seçim zorlukları zaten aşina olduğumuz bir konu.
Bu düşüncelerimi Simet Bilgisayar'ın (http://www.simet.com.tr) yöneticileri ile paylaşırken, kendilerinin son kullanıcılar ve ilgili herkesi bilgilendirmek amacıyla yayınladıkları bir site olduğundan bahsettiler. Çok beğendiğimi söyleyebilirim. Site eleştirilebilir belki ama, düşünce açısından gerçekten takdire layık. www.dslturk.com isimli site, DSL teknolojisi ve bu teknolojinin çeşitleri olan ADSL, HDSL, HDL2, IDSL, RADSL, SDSL, SHDSL, VDSL, G.SHDSL, MSDSL, Metaloop teknolojileri ile kullanılan cihazlar hakkında bilgiler edinebileceğiniz bir site.
Son olarak benim jürisi üyesi olarak, dergimiz Telepati'nin de basın sponsoru olarak içerisinde yer aldığı ‘Altın Örümcek' yarışmasından bahsetmek istiyorum. Öncelikle, çok emek sarf edildiğini belirtmek istiyorum. Ülkemizde bu tip yarışmaların, teşvik edici ve tanıtıcı özelliği göz önüne alınırsa, ne kadar gerekli olduğu açıkça ortada. Ancak çok üzücüdür ki, radyo\TV ve bilgi teknolojileri kategorilerinde değerlendirmelerimiz sonucu dereceye girebilecek bir site olmadığına kanaat getirdik.
Ülkemizde bu kategorilerde değerlendirilecek, çok başarılı olduğunu düşündüğüm Web siteleri varken, bir birinci olmaması çok üzücü. En fazla adayın olması gerektiği, en zor seçimin yapılmasını beklediğim bilgi teknolojileri kategorisinde, dereceye girebilecek bir site olmaması gerçekten çok düşündürücü. 1300 site arasında değerlendirmeler yaptıktan sonra, bu sonucu gerek bilgi teknolojileri gerekse radyo\TV kategorilerinden aday olabilecek fakat, başvuruda bulunmayan şirketlere yakıştıramadığımı da üzülerek belirtmek istiyorum.
Telepati Dergisi / Tel-e-vizyon Köşesi / Temmuz 2004
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder